Facebook link

https://www.facebook.com/gezginyogini

2 Ekim 2014 Perşembe

Holi Festivali Nedir ? Vrindavan'da Holi


Holi Festivali'ni Hindistan'da hem de anavatanı Vrindavan'da kutlamak da varmış kaderimde, ne demişler kaderinizi çizmek sizin elinizde :)



Holi Festivali artık dünyanın bir çok yerinde eğlence amaçlı kutlanan renklerin festivali ama işin özünde bu eğlenceli festival Hindu'ların bir dini bayramı. Holaka veya Phagwa da denen bu festival Hindu aylarından Phalguna'nın dolunay zamanından hemen sonra kutlanıyor. ( mart ayının başlarına denk geliyor ). Bu festivalde bahar kutlanır. Kışın kasvetli havasından kurtulmak için renklerle eğlenilir ve baharın getirdiği canlılığın herkesin yüzüne yansıması sağlanır. İnsanlar birbirlerine pudra ya da sıvı boyalar atarak eğlenirler, dans ederler , şarkılar söylerler. Holi kutlamaları bir önceki akşam yakılan ateş ile başlar, ateşin etrafında şarkılar söylenir danslar edilir.

Holi'nin tarihiyle ilgili birkaç mitolojik hikayeye rastlanır:

Bir efsaneye göre Holi kelimesinin şeytan kral Hiranyakashipu'nun kötü ruhlu kardeşi Holika'nın isminden geldiği söylenir. Hiranyakashipu Tanrı olduğunu iddia etmektedir ve herkesin ona ibadet etmesini istemektedir. Fakat öz oğlu Prahlada buna karşı çıkar. Prahlada Tanrı Vishnu’nun adanmışlarındandır ve ona ibadet etmektedir. Hiranyakashipu oğlunu türlü zalimliklerle cezalandırmak ister fakat bunların hiçbiri Prahlada’yı etkilemez, o yine doğru bildiği yoldadır. Sonunda Holika- Prahlada’nın şeytan halası- onu kendisiyle birlikte ateşin üzerine oturmak için kandırır. Holika onun ateşte yanmasını engelleyecek bir pelerin giyer fakat Prahlada’nın bundan haberi yoktur.Ateş gürlemeye başladığında pelerin Holika’dan kayar ve Prahlada’yı örter, Holika yanar ve Prahlada sağ kalır. Vishnu belirir ve Hiranyakashipu’yu öldürür. Daha sonraki yıllarda iyiliğin kötülüğü yenmesinin sembolü olarak bu şenlik ateşi yakılarak Holi kutlanır.


Bu efsanede Vishnu Aslan Avatar olarak beliriyor. Neden böyle belirdiği de başka bir yazının konusu olabilir...


Başka efsane de Hindu tanrılarından Lord Shiva ile ilgili. Shiva meditatif doğası ile bilinir, saatlerce derin meditasyonda kalır. Aşkın Tanrısı Madana Shiva’nın azmini test etmek ister ve güzel bir nymph olarak ona belirir. Fakat Shiva Madana’yı tanır ve çok sinirlenir, üçüncü gözünden bir ateş fırlatır ve onu küle çevirir. Holi şenlik ateşinin temeli olarak bu efsaneyi anlatanlar da vardır.



Holi festivali ayrıca Lord Krishna ve Radha’nın aşkıyla bağlantılı olarak da anılır. Efsaneye göre genç Krishna annesi Yashoda’ya Radha’nın ten renginin açık olmasına rağmen neden kendisinin koyu tenli olduğundan yakınmaktadır.Yashoda ana Krishna’ya Radha’nın yüzüne boyalar sürmesinin ve onun teninin renginin de nasıl değiştiğini görmesini önerir. Radha ve Krishna arasında oynanan bu renk oyunu daha sonra holi festivali olarak kutlanmaya başlanır. Özellikle Krishna’nın belirdiği  şehirler olan Vrindavan ve Mathura’da Krishna adanmışları ona olan sevgilerini göstermek amacıyla bu festivali kutlamaktadır.



Holi festivalini Vrindavan'da kutlama şansına sahip oldum, bazı kareleri sizlerle paylaşmak isterim.



Bu güzellik de boya satma derdinde...

"Çek bakalım bi fotoğrafımızı bizim de"


İnecikler sessizce kafalarını uzatıyorlar boyansınlar diye...

Deli her yerde deli :)


Böyle çete halinde geziyorlar...

                                        Yakalanırsanız bu hale geliyorsunuz :)

Yamuna nehri çevresi insan yığını...


Gurular da holi oynar:)


Yepyeni Gopi elbisemi rengarenk yapmış da olsalar kimseye kızdım mı? Tabi ki hayır :)




Tüm renklerin güzelliği sizinle olsun, hayatınız rengarenk, mutluluk dolu, sevgi dolu, aşk dolu, huzur dolu olsun!!!







18 Ağustos 2014 Pazartesi

Hindistan'dan Nepal'e geçiş ve ardından Buda'nın dünyaya geldiği şehir : Lumbini


Varanasi’deki ilginç(!) günlerimin ardından Hindistan’dan ayrılış vaktim geldi çattı. Sınırdan yürüye yürüye Nepal’e geçeceğim.  2 Haziran sabahı Varanasi’deki hostelimden ayrılıp rikşayla tren istasyonuna doğru yollandım. Rikşa şoförü  çılgınca korna çala çala ilerliyordu yollarda, her önümüze geleni çılgınca sağlıyorduk. ( Hindistan’da trafik soldan akıyor ). Tren istasyonuna vardığımda baştan anlaştığımız parayı uzattım adama, suratında takındığı pis sırıtışla “rikşa şoförünün bahşişi?” diye sordu bana, beni çok çabuk getirmiş istasyona o yüzden bahşişi hak ettiğini düşünüyor. Şimdi anladım o korna çalmaların delicesine hızlı gelmelerin sebebini… Sırtıma kocaman çantaları takmaya çalışırken bi yardım edeyim şu kızcağıza deme sen sonra sırıta sırıta bahşiş işte, pışşşık dedim döndüm arkamı, bi küfür yedim arkadan ama Hintçemi o kadar ilerletemediğim için anlayamadım tabi ki J

 Yolculuğum Gorakhpur’a, hızlı trene bindiğim için yolculuk 3,5 saat civarı sürecek, yatmama gerek yok 3 saat otura otura giderim dedim, ayrıca klimaya falan da gerek yok 3 saat dediğin ne ki dedim, demez olaydım ama ne yazık ki dedim… 

Terler alnımdan şıpır şıpır damlıyor, biraz camdan bakayım diyorum gördüğüm manzaraya güleyim mi tiksineyim mi bilemiyorum: İstasyonun karşı tarafında bir kadın 3 yaşlarında çocuğunu tutmuş raylara doğru kakasını yaptırıyor, benim tarafımdan görülen manzara iki küçücük lobun arasından aşağı doğru kayan incecik sicim gibi kahverengi parçacık J Neyse diyorum içeri bakayım ben en iyisi, yanımdaki velet zırlamaya başlıyor. Orta kattaki yatağı indirip veleti orada uyutmaya karar veriyor pek muhterem anneciği. Bende de nasıl bir iyi niyet varsa ufaklık ağlamasın diye sesimi çıkarmıyor bir süre iki büklüm bir halde yoluma devam ediyorum. Neyseki babası çektiğim ızdırabın farkına varıp yatağı tekrar koltuk durumuna getiriyor bir süre sonra da eziyetim bir nebze olsun son bulmuş oluyor.

Gorakhpur’a varınca sora sora Sonali'ye gideceğim otobüsü buldum. ( Aman tren saatlerinizi ayarlarken dikkatli olun, geceyi Gorakhpur'da geçirmemeye özellikle özen gösterin. Pek tekin bir yer olmadığı söyleniyor. ) Yerel bir otobüs, sırt çantam çok büyük, otobüsün tavan kısmındaki bölmeye sığmıyor , yanımda tutuyorum o yüzden. Sonali’ye kadar yolculuk 3 saat falan. Çantama laf ediyorlar, en sonunda 2 bilet parası vermeyi öne sürdüm, o zaman kimse gıkını çıkaramadı. Kötü de hissettim kendimi yol boyunca , millet ayakta gelirken ben bir kişilik yeri çantamla zapt ediyordum ama başka da alternatif üretemedim kendime. Yine ter içinde berbat bir yolculuğun ardından Sonali’ye vardım.

Sonali Nepal sınır kapısının olduğu ufak bir kasaba. Bisiklet rikşalardan biriyle anlaştım. Yol üzerindeki Immigration Office’e geldim, Hindistan’dan çıkışımı yaptım, bu sırada rikşacı beni dışarıda bekledi 2 dk daha yol gittikten sonra Nepal sınırındaydım. Vize ofisine gidip 1 aylık vizemi aldım. Pek neşeli hoş sohbet amcalardı içeridekiler. Bir fotoğraf ve 40 dolar ücret yeterli 1 aylık vize için.

Vizemi aldım, ofisten çıktım, yürümeye başladım, arkamı döndüm, Hindistan’a bir elveda dedim, bana öğrettiği her şey için teşekkürlerimi sundum ve yürüye yürüye Nepal sınırını geçip Nepal'e girişimi yaptım.

Sınırı geçtikten sonra Lumbini’ye giden otobüsü buldum, 2 vesaitle gidebiliyorum. Sınıra yaklaşık 1,5 saat mesafede.Yine terli vıcık vıcık bir yolculuğun ardından Lumbini’ye vardım. Birkaç hotele sorduktan sonra çok da fazla dayamayarak Hindistan’da ödediğim fiyatlara göre pahalı denebilecek bir hotele okey dedim. 1000 rupee fiyatı Hindistan’da hiçbir otele vermedim ben, tabi Nepal Rupeesi Hindistan Rupeesine göre daha ucuz. Aslında bakarsanız 1000 rupee= 20 lira, 20 liraya televizyonlu, klimalı , wifi olan, 3 kişilik kocaman tertemiz bir odada kalıyorum, Türkiye şartlarında ucuzdan da öte ama burada biraz, yok yok ne birazı bayaa bayaa pinti oldum ben J

Lumbini Buda’nın doğduğu şehir. Buda’nın doğduğu ağacın yerine bir tapınak yapılmış  ( Mayadevi Temple ).


Ve bu tapınağın etrafına onlarca tapınak yapmışlar. Bu bölge Sacred Garden olarak anılıyor,kocaman bir bahçe diyebilirim, her yer yemyeşil. Birçok farklı ülkeye ait birbirinden güzel Budist tapınaklarını burada ziyaret edebilirsiniz. Alman Tapınağı, Fransız Tapınağı, Tayland Tapınağı, Çin Tapınağı,Kore Tapınağı, Japon Tapınağı, Nepal Tapınağı, Hindistan Tapınağı, Myanmar Tapınağı…






Sacred Garden da UNESCO Dünya Mirasları listesinde yer alıyor. Gezerken kendinizi cennette hissediyorsunuz, öyle güzel , hem yeşil hem rengarenk...


Ağaçlara mendiller bağlayarak dilek dileme burada da yaygın



 Bisikletli rikşa şoförlerinden biriyle anlaşırsanız size tüm tapınakları gezdiriyor ve az buçuk bilgisi ve az buçuk İngilizce’siyle size tapınaklar hakkında bilgi de veriyor. Gerçi gezinin sonunda anlaştığınız paranın bir o kadarını da kendine rehberlik ücreti olarak sizden talep ediyor ama değer J





Fotoğrafta görünen kafada havluyla gezinen vatandaş rikşa şoförüm olur kendisi :)

Çin Budası, gelecekteki Buda olduğuna inanılıyor. Laughing Buddha adıyla da anıldığını duydum.

Çin Tapınağı'nda savaşçıların heykelleri her bir yanda, farklı bir Budizm inanışı hakim Çin'de






Tüm bu güzelliklerine rağmen Lumbini Haziran ayında gidilecek en son yerlerden birisi. İnanılmaz bir sıcak. Ve gün içerisinde Nepal’de kesilen elektrikler size hayatı zindan ediyor.Genellikle 2-6 arası elektrik kesintisi oluyor. Sıcak , hotelin içi yanıyor, dışarı çıkılmıyor sıcakta, elektrik olmadığı için klimalar da çalışmıyor. 2 günden fazla dayanamayıp ertesi sabah erkenden Pokhara biletimi aldım ben. Buraya sanırım Ekim civarı falan gelmeli. Siz siz olun benim yaptığım gibi Haziran sıcağında Lumbini’ye adım atmayın J





6 Haziran 2014 Cuma

Ve Tanrı demiş ki;size öyle bir şehir yaratıyorum ki cehennem de burada cennet de: Varanasi...

Şimdi de sizlere Varanasi’den bahsedeceğim, Nepal’e gelmeden önceki konağımdı. Bu garip şehri merak edenler için iyi okumalar..

Delhi’den akşam 7.30 trenine bindim, ilk sleeper class denemem; bundan önce 3AC ya da 2AC ile yolculuk yapmıştım; daha emniyetli, klimalı, temiz çarşaf ve battaniye veriliyor, içeri herkes giremiyor, 6 ya da 4 kişilik… falan filan, sleeper class da bu saydıklarım yok işte, doğal olarak biraz daha düşük bütçeli insanlarla yolculuk yapıyorsunuz. Alıştım artık Hindistan’a , üstesinden gelirim dedim, sıcak haricinde  bir problemim de olmadı aslına bakarsanız.  Komşularımla anlaşmakta dil konusunda biraz zorluk yaşasak da he deyip yes deyip anlaşıyorduk. Tren 6.00 am’de Mughal Sarai’de olması gerekirken 9’da oradaydı, Indian Time J


Mughal Sarai’den rikşa ayarlayıp Varanasi’ye yollandım. Ay bir mutluyum bir mutluyum ki, bakıyorum yolda insancıklara; cıbıldak ayak, yılışık, sırıtkan, canım Çingeneciklerim diyorum , özlemişim valla sizi. Mcleod Ganj’ın ciddi ve asil Tibetlilerinden sonra özlemişim bu şoparcıkları , ha sonradan özlediğime pişman oldum olmasına J

Rikşa şoförüm müzik ister misin dedi, e olur dedim, bakalım şansımıza ne çıkacak derken tam arabesk Hint müzikleri kulaklarımda çınlamaya başladı J Yanık sesli ablaları dinleye dinleye vardım Varanasi’ye. Arkadaşımdan ismini aldığım bir guesthouse’a gitmeye çalışırken yolda takışan 12-13 yaşlarında bir delikanlı allem etti kallem etti, çaktırmadan kandırdı beni kendimi başka bir guesthouse’da buldum. Ucuz ve bu fiyata göre iyi denilebilecek bir  yer: Muresh Guest House

Oteldeki amca bir harita verip tüm detayları anlattı. Dedi ki “Varanasi’de şuraları şuraları gezeceksin, Burning Ghat’ın orada dolandırıcılar çoktur, dikkat et, kimseye inanma . Bu bölgede playboylar da çoktur , bişeyler içelim derler sonra seni bipmeye çalışırlar.” diye benim yazamadığımı kendisi sağolsun açık açık söyledi bana. Tövbe bismillah bu da ne şimdi deyip teşekkür edip çıktım şehir turuna.

Varanasi kordonu...


Daracık sokaklar, neredeymiş şu Burning Ghat diye arıyorum. İleride bir çiçek yığını gördüm, insanlar yanından geçiyorlar, dedim heralde puja gibi bişeyler. Yürüyorum ben de kenarından, tam yanından geçerken bir bakayım deyiverdim ve çiçeklerinden arasındaki suratla karşı karşıya geldim o an.. Meğer benim çiçek yığını sandığım cesetmiş, böyle süslüyorlarmış cesetleri yakmadan önce. Tam buldum Burning Ghat’ı derken bir abi arkamdan seslendi: “kardeşim yabancıların oraya girmesi yasak, gel ben sana nereden izleyeceğinin göstereceğim diye”. Bilemedim takıldım peşine, bir binaya girdik, eski bir bina, nooluyor len diye ürktüm biraz. Merdivenleri çıktık, teras gibi biyer  ve orada uyuyan yaşlı teyzeyle karşılaştım ve işte o anda dank etti kafama ama artık geçti. Başladı abi (!)bana hikaye anlatmaya ve bu yaşlı teyze için bağış istemeye.. Neyse aynı zamanda rehberlik yapıyor, bana anlatıyordu, dedim atarım üçbeş kuruş, anladım ki istedikleri 3-5 kuruş deği, 170 rupeeyle zorla yırtabildim, bırakmıyor adam..

Neyse Burning Ghat’a gelelim. Varanasi Lord Shiva’nın kutsadığı bir şehir. Lord Shiva buraya ateşini bırakıyor ve bu ateş yıllardır hiç sönmüyor, ve diyor ki burada ölenler nirvanaya ulaşmış sayılır ve  bir daha tekrar dünyaya gelmezler. Bu yüzden bir çok yerden insanlar buraya ölümlerini beklemeye geliyor, böyle garip bir yanı var şehrin. Burning Ghat dediğim yerde ölüler yakılıyor, 24 saat devamlı  ateş görebilirsiniz, dumanı rahatsız ediyor biraz ama alışıyor insan..

Fotoğraf çekmek yasak ama burası India, bir yolunu mutlaka buluyorsunuz :)



Dolandırıcı rehberimin anlattığına göre kadınların arka bel kısımları ( çocuk doğuracakları için güçlü olurmuş ) ve erkeklerin de göğüs kısımları ( erkekler sekse düşkün olduğu için güçlü olurmuş, ne alakysa artık J ) yanmazmış.

Ölü bedenler çiçeklerle süslendikten sonra Ganj’da yıkanıyor ve ardından yakılıyor. Bir bedenin yanması yakşalık 2- 2,5 saat sürüyormuş. Ardından küller Ganj’a atılıyor ve böylece cenaze töreni sonlanmış oluyor.

5 çeşit insan öldüğünde bunları yakmıyorlar:  10 yaşına kadar çocuklar / Hamile kadınlar / kutsal kişiler / Kobra tarafından ısırılarak ölenler / Veba hastaları… Bu ölüleri ağırlıklara bağlayıp Ganj’ın derinliklerine gönderiyorlar. Ben görmedim ama görenlerin anlatmasına göre bazen bu bedenler su yüzüne çıkarmış, bazen ölü bir beden bazen sadece bir el ya da kol Ganj’ın sularında yüzermiş. Ürkütücü bir durum, karşılaşmadığım için şanslı sayılırım.

Her akşam 7’de Main Ghat (Dhashashwamedh Ghat ) puja gösterisi düzenleniyor. 5 tane genç, yakışıklı Hintli turuncu kıyafetleriyle sahnedeki yerlerini alıyorlar, ellerindeki tütsülerle dans edercesine kutsama yapıyorlar. İster merdivenlerden isterseniz de bot kiralayıp nehirden izleyebilirsiniz.




Varanasi’de yalnız başına yürümek bir kız için gerçekten zor, oteldeki amcanın dediği gibi gerçekten hiç rahat bırakmıyorlar. Sözlü tacize en çok maruz kaldığım yer Hindistan’da, yanından geçerken dirseğiyle, eliyle dokunmaya çalışanlar da var bi de. Garip garip deneyimler yaşadım, bi git kardeşim diye insan kovalaya kovalaya gezmeye alıştım: Geliyor yanıma dangoz “ ı am free tonight” diyor, teyyy allaaam napayım güleyim mi kızayım mı , tipe gel ya J Diğeri geliyor “ beautiful tiny woman, wanna drink something” , sonra öteki geliyor “boat trip, together?” , hay sıçayım kafanıza diye diye , söylene söylene dışarı çıktığıma çıkacağıma pişman oldum her seferinde..

Pek sevemedim şehri bu dangozlar yüzünden. Ganj’ın da ağzına sıçmışlar , leş pislik içinde… Ganj’ıma bunu nasıl yaparlar diye elimden gelse hepsini falakadan geçireceğim.

Varanasi’nin olmazsa olmazlarından biri de gün doğumu bot gezileri. Sabah 5.30’da kalkıp sandalcıyı bekliyordum, otelde kalan başka bir eleman da bize katıldı. Sabah saatlerinde Varanasi gerçekten bir harika… Sabah güneşinin ışığı süper bir şehir ortaya çıkarıyor, bir de Ganj’ın üzerinden izleyince bu şehri daha da bir güzel oluyor. Sabahın erken saatlerinde de olsa dışarısı sakin değil, Hintliler genci, çocuğu, yaşlısı.. hepsi birden Ganj’ın sularında yıkanıyor , yüzüyor.. İnanılmaz mutlular, keyiflerine diyecek yok. Bu suya ben elimi soksam 2 hafta hasta yatarım, öyle pis yani ama benim Çingenciklerime işlemiyor J


Güneş doğarken pek de güzeldir Varanasi...


Renkli mi? - Renkli...

Renklerin içindeeee düşlerin içindeeee doğmak sessizceeee.....

Ooohhh çıpıdık çıpıdık yıkanırız leş gibi nehirde, mutluyuz biz uleennn :)

Otel çarşaflarınız böyle yıkanıyor Hindistan'da haberiniz ola :)


Aynı gün bot turundan sonra bir de yerel bir rehber ile şehir turu yaptık. Varanasi’deki tapınakları gezdirdi bize. Hint Tanrıları’nın hikayelerini anlattı biraz biraz, gerçi çoğu bildiğim şeylerdi ama masal tadından Hint mitolojisini dinlemeye bayılıyorum. Başka bir yazımda size Hint mitolojisinden ve tanrılarından da bahsetmek istiyorum, inanılmaz yaratıcılar J
Varanasi’nin ipeği meşhur ve turun sonunda anladık ki hotelin bize sunduğu bu tur güzelliğinin asıl amacı bizi ipek dükkanına götürüp orada bişeyler almamızı sağlamakmış J E Hindistan’daysanız birçok şeyin  içinde ucundan kenarından azıcık dolandırıcılık bulmanız mümkün…

Shiva Tapınaklarından bir tanesi. Soldaki Ganesh Shiva'nın oğlu, sağdaki Surya güneş Tanrı'sı, ortadaki öküz de Shiva'nın yardımcısı, her Shiva tapınağında görürsünüz kendisini...

Bunlar da müslüman kardeşlerimiz, onların da fotoğrafını çekmemi istediler. Cami gezdiriyorlar bana, len benim memleketimde Selimiye var be bana mı anlatıyosunuz diye çıkısasım geldi :)


Mayıs ayının kavurucu sıcağında Varanasi’de olmak pek de akıl karı bir iş değilmiş onu anladım ama her kesin dilinde bu şehri görmeden de Hindistan’ı terk etmek istemedim doğrusu. Sıcak yüzünden gündüz vakti pek bir şey yapamadım, dallama genco hint delikanlıları yüzünden de akşam dışarı çıkamadım pek ama bu kadarı yetti bana Varanasi için ..
Sıcak yüzünden kendini şaşıran birtek ben değilim tabi gördüğünüz üzere, atıvermiş kendini Ganj'ın serin sularına hayvancıklar da :)

Varanasi’ye gelindiğinde gidilmesi gereken yerlerden birisi de Budist yerleşimi Sarnath. Buda’nın aydınlandıktan sonra ilk dersini verdiği yer burası. Burada Buddha dönemine ait kalıntıları sergiledikleri arkeolojik müzeyi de bulabilirsiniz.

Burası Sarnath Main Temple

Buddha'nın aydınlandıktan sonraki ilk dersi...

Yeni Hint hükümeti ( ben buradayken seçimler yapıldı , yeni başbakanları seçildi: Narendra Modi ) Varanasi’yi temizleme ve yenileme sözü vermiş, 2 yıl içinde her şey bambaşka olacakmış. Hadi bakalım hayırlısı.. Önce insanlara çevre eğitimi verip caddelere çöp kutusu koyarak başlasa belki güzel bir ilk adım olur.

Son akşam şöyle güzel bir bot turuyla kapanışı yaptım. Yarın yolculuğum Nepal’e.. 




1 Haziran 2014 Pazar

VIPASSANA DENEYİMİM ( Dharamshala )




Veeee zaman akıp geçti, Vipassana günü geliverdi çabucak. Biraz gerginim. Vipassana’nın ne olduğunu bilmeyenler için biraz açıklamada bulunayım. Vipassana aslında Budist meditasyon tekniğinin ileri aşaması, “wisdom” olarak anılıyor, içe dönme ve hakikati keşfetme tekniği. Vipassana; gerçeği olduğu gibi kabul etme yöntemi.

İlk olarak Buddha tarafından öğretiliyor, 2500 yıldan beri de farklı öğretmenlerin teknikleri ile öğretilmeye devam ediliyor. Benim Dharamshala’da dahil olacağım Goenka Vipassana tekniği. S.N. Goenka Myanmar’da tekniği hocası Sayaghi U Ba Khin'den öğreniyor ve daha sonra Hindistan’da öğretmeye başlıyor. Ve yavaş yavaş dünyanın her yerine yayılıyor teknik, dünyanın her yerinde Vipassana merkezlerini bulmanız neredeyse mümkün.
Ayrıntılı bilgi için siteyi inceleyebilirsiniz. Türkiye'de de Vipassana Meditasyon merkezi için siteye göz atabilirsiniz.

                                         

Vipassana 10 gün sürüyor, 10 gün boyunca telefon, internet gibi her hangi bir iletişim aracını kullanmanız yasak, konuşmak yasak, yazmak, okumak yasak, diğer meditatorlerin gözlerine bakmak yasak, yasak da yasak… Neyse sabır ,bunu da hallederim diye bir azimle başladım ben bu eğitime.

Vipassana ilk 3 gün:

İlk üç gün konsantrasyon üzerine meditasyon yapıyoruz. “Shila” deniliyor bu praktise. Nefesine, burun deliğinin ucuna konsantre oluyorsun. Öyle kolay zannetmeyin, zihni 1 saat boyunca aynı noktada tutabilmek öyle her yiğidin harcı değil, maksimum 5 dk sonra çıkıyor benimki gezintilere mesela..

Meditasyon maceralarımı anlatmaya çalışayım size  :


Nefes al , nefes ver, nefes al nefes ver, nefes al nefes ver ……………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………E şimdi Delhiye gidince eşyalarımı nereye koysam ben? Cloak room’a koymak için taaa tren istasyonuna gidip sonra tekrar Delhi’ye dönmem lazım. E öyle yaparım metro var sonuçta. Ayyy heyecanlıyım ben Ganj’a tekrar kavuşacağım, Varanasi’de Rishikesh kadar güzel midir ki ? Nepal’de trekking kaç gün sürer ki ? Ne kadarlık vize alsam acaba ? 1 aydan fazla kalır mıyım ki ? Yok yok babam söylenmeye başladı artık, e ben de çok özledim onları döneyim artık , yeter 1 ay Nepal’de. Ama aslında belki bir çiftlikte 1 ay falan daha kalsam o da olabilir. Yok yok gelecek sefere artık, bu seferlik bitireyim. - Hoooooopp hoooop nerelere gittin sen ? Nefesine odaklanmak gerek miyor mu senin ? Ohooo hanımkızımıza bak Nepal’lere gitti. “an”da ol diyoruz sana, geçmişte ya da gelecekte değil.
Tamam ya tamam nefes al nefes ver , nefes al nefes ver, nefes al nefes ver ……………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………… Türkiye’ye dönünce dünyanın en mükemmel tatil mekanı Gülçavuş’ta biraz tatil yapayım bari, yordu beni Hindistan son zamanlarında, Goa’dayken hayat güzeldi tabi.. İzmir’e de bir gideyim, kardeşçeezimi göreyim, arkadaşlarımı göreyim, şu Vildan kızımızla da bir tanışayım bakalım, unuttum unuttum o el hareketlerini J Paraları bitirdim burada, şöyle bir Bodrum, Fethiye, Antalya .. tatili süper olurdu ya. Ayy tatil matil planı harika da düğünler mi var yine ne ? Yok param dicem kola şişesi kapağı takıcam artık . Merveciğimin bebişini de göreyim gidince, kıdıklasam güler mi ki ? bir kerecik olsun gülen Hayal göreyim istiyorum J ay anam Gözdem de doğurdu, kesin poğaça yanak bir delikanlıdır. Kırmızım nasıl acaba ? Keyfi yerinde mi ? Vardır şimdi onda da yeni yeni planlar, özledim şöyle kararlar ala ala, dertleşe dertleşe sohbet etmeyi onunla J--- Offffff o ne osuruk öyle, ah be teyzem aynı şeyi yiyoruz nasıl beceriyorsun bu kadar gönülden yürekten zortlata zortlata osurmayı. Hadi  insan evladıyız kaçar bazen diyecem de bayaa zorluyorsun sen sonuna kadar çıksın diye. Yoga yaparken zor hareketler olur insan arada kaçırıveriri küçür pırtlar ama meditasyon yaparken tzooooooooooorrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrt nedir ya ?
Neyse  ne diyorduk, bişey demiyorduk meditasyon yapıyordum ben, nefes al nefes ver, nefes al nefes ver, nefes al nefes ver ………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………offf dönünce yine bir sürü sorun mu bekliyor beni ? Dönmesem hiç diyesim var ya. Toplum toplum toplum… nasıl da büyüyor gözümde gelecek sorular, o meraklı teyzeler. Upppsss biri horlamaya başladı gözü açmak yasak biliyorum ama bu anı kaçırayamayacağım, şöyle azcık aralayabilirim. Evvvvet gönüllü çalışanlardan biri kalktı yerinden, bakınıyor kim bu uyuklayan diye veeee buldu, hedefe doğru gidiyor, bakim kimmiş, heh yine şu teyze. Taaamaaaam şimdi tekrar dönebilirim meditasyona nefes al nefes ver ………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………….

Vipassana 4., 5. Gün:

4. gün gerçekten vipassana meditasyonuna başladık. 1 saat boyunca kıpırdamadan durmamız isteniyor . O dizdeki acı var ya o dizdeki acı , o ne menem bişey öyle. Bi deneyin bak, 1 saat kımıldamadan bağdaş kurup oturun bak nasıl anlayacaksınız beni. Ama meditasyonlarım fena değil. Biraz daha sahip olabiliyorum aklıma.

Ortalık inanılmaz sıkıcı, yapacak hiçbir şey yok. Kendi kendime hikayeler uyduruyorum eğlenmek için. Bildiğin hapishane hayatı. Sabahın 4 ünde kaldırılıp günde 10 saat bağdaş kurup oturman için zorlanan bir hapishane. Üstüne üstlük tüm iletişimin yasak olduğu bir hapishane.

Ama tabi Hint teyzeleri bunlar, konuşuyorlar valla arada sırada, kimse durduramaz onları J Hele iki tanesi var Ürmüsle Güssüm koydum adlarını. Bir gün yanlarından geçiriyorum, oturmuşlar bir köşede kikir kikir dedikodu yapıyorlar, bana da soruyorlar bi de yanlarından geçerken. “ you feel sensation? we don’t feel kikir kikir kikir” ( Guruji burnumuzun ucundaki hislere odaklanmamızı istiyor, bunlar hiçbir şey hissetmiyorlarmış, onu konuşuyorlar aralarında. ) Muhtemeln buraya gelme hikayeleri de şöyle oldu “kalk kız meditasyon eğitimi varmış oraya gidelim, 10 gün kafamızı dinleriz, adam azcık başının çaresine baksın 10 gün” deyip attılar kendilerini yollara bence. Ayy dedim Ürmüsle Güssüm valla bunlar tam “ Kız Güssüm emekli de olduk Kuran’a mı gitsek napsak. – E gidelim Ürmüs, öğrenelim tabi.” diye bir azimle emekli olduktan sonra Arap alfabesine merak salan annecim ve Gülsüm teyzecimin ellerinden öpesim geldi, andıkça andım onları bu teyzecikleri gördükçe J

Vipassna 6. Gün:

Tırlatmaya az kaldı doktorum nerde . yok yapamayacağım ben bu işi, bırakayım gideyim. Bir sonraki sefere tekrar denerim, hazır değilim sanırım bu sefer…….. Gibi düşünceler bütün gün beynimi yedi, fıttıracağım , çok sıkılıyorum, meditasyona odaklanamıyorum. Günde 10 saat meditasyon mu olur ya, insan evladıyım ben insaaaan.... 

Akşam Guruji konuşmasında bütün gün boyunca ne düşündüysem hepsini saydı: “ 6. Gün zordur, bir çok insan bırakıp gitmeyi düşünür. Zor bir iş yapıyorsunuz, kolay değil ama çalışmalısınız, kendiniz için çoooook çalışmalısınız…..” diye anlattıkça anladım problemimi biraz da. Devam Burcu, devam, çalış çok çalış…

Vipassana 7. Ve 8 gün:

Sabah meditasyonları genelde iyi geçiyor, öğleden sonra olanlar da ise odaklanma zorluğu yaşıyorum. Hayvan gibi öğle yemeği yememin odaklanamamda çok büyük payı oldu tabi. İnanılmaz yemek hayalleri kuruyorum buraya geldiğimden beri. Annemin yemeklerini özledim. Gözümü kapıyorum meditasyon yapacağım diye aklıma sarmalar, börekler, baklavalar, kekler, poğaçalar geliyor.. Çıkınca şunu yiyeceğim bunu yiyeceğim diye planlar yapıyorum. Ayy diyorum şimdi güzel bir Tibet Momo’su olsa, ya da Falafel, humusla birlikte , ya da odun fırınında pişmiş pizza, ya da Masala Dosa yanında sumber ve coconut chatney…. Bitmiyor bitmiyor, türlü türlü yemek hayalleri, iyice üşütmenin eşiğindeyim sanırım J

Vipassana 9.gün:

Bugün neredeyse hiiç meditasyon yapamadım, odaklanamadım diyebilirim. Zor gündü , son gündü.

Vipassana 10.gün:

Bugün sessizlik bozuldu, herkes birbirine izlenimlerini, yaşadıklarını anlatıp duruyor. Hayat hikayelerine de sıra geldi tabi.

Vipassana 11.gün:

Sabah Guruji’nin konuşmasının ardından kahvaltımızı ettik, temizliğe yardım ettik ve sonunda özgürüz.

Ne kazandım bu Vipassana sırasında tam olarak bilemiyorum. Hayatımda yaptığım en zor şeylerden birisiydi. Etkisini hemen görmeyi beklememelisiniz, ama praktise devam etmelisiniz diyorlar.

Entelektüel anlamda bir çok şey öğrendim ama Vipassana’nın amacı entelektüel bilgi vermek değil entelektüel olarak bildiğin bilgiyi içine dönerek tecrübe etmeni sağlamak. Evrende her şey yükseliyor ve yok oluyor, hiçbir şey kalıcı değil. Ve tüm sıkıntının amacı senin olayları algılayış biçimin. En iyi dostun sensin; senin eğitilmiş zihnin, ve en büyük düşmanın ise yine sen; senin eğitilmemiş zihnin…


31 Mayıs 2014 Cumartesi

Dharamshala, Mc Leod Ganj , Budizm ve Meditasyon..Vayy be ne aydı ama, zihnimin derinliklerine uzuuun yolculuklarım...



Birkaç gün oldu Varanasi’ye geleli, ama bu yazımda Varanasi’den değil McLeod Ganj’dan bahsedeceğim.

Mc Leod Ganj Dharamshala’da yer alan , Çin zulmünden kaçan Tibetliler’in yaşadığı Himalayaların eteklerindeki bir kasaba. Burada kendinizi Hindistan’dan çok Tibet’te gibi hissediyorsunuz, o kültürü yaşıyorsunuz.

Şehri merkezi biraz kalabalık...
Bu da şehrin yukarıdan görünüşü..

Mc Leod Ganj’ın merkezinin haricinde Bagsu ve Dharamkot bölgeleri rikşa ve şehir gürültüsünden uzak kalmak isteyen turistler için biraz daha uygun bölgeler. Ben tam tamına sakinlik istiyorum, şöyle sessiz sedasız bir yer olsun diyorsanız Upper Dharamkot ya da Upper Bagsu’yu tercih ediyorsunuz , yok şöyle bol İsrailli, partili, içmeli, tüttürmeli olsun diyorsunuz Lower Dharamkot ve Lower Bagsu’da tercih kılıyorsunuz..

Dharamkot'un güzel manzarasını paylaşayım sizlerle..

Ufak tanıtımdan sonra gelelim bizim hikayemize, Rishikesh’ten buraya bitanecik küçük erkek kardeşim David’le geldik. Birlikte Tushita’daki meditasyon eğitimine başlayacağız 2 gün içinde. Yola çıkmadan 2 gün önce ikimiz de aynı gün içerisinde düşüp sakatlanmışız, onun ayağı zor basıyor benim kıçımda kocaman bir morluk, çanta kıça değdikçe ya da oturdukça vay anam halime. Yine de büyük bir azimle tırmandık dağlara, bulduk güzel bir guesthouse 2 gün için. Zafer Bey’den ( Hindistan’a geziler düzenleyen büyük üstat, bana çok yardımı dokundu sağolsun) His Holiness 14th Dalai Lama’nın ( Tibetli Budist lider) konuşması olacağı haberini alıyorum. Şanslı mıyız neyizJ Hemen merkeze gidip kaydımızı yaptıyoruz.

Dalai Lama’nın konuşmasını yapacağı gün ben erkenden kalkıp yola koyuluyorum, dağlardan ineceğim daha, kısa değil yolum.. David’in ayağı kötüleştiği için o benimle gelemiyor. Uzuuuun sırayı bekledikten sonra sonunda tapınağın içine giriyoruz, Dalai Lama her grubun yanına gidip tek tek fotoğraf çektiriyor. His Holiness bizim yanımıza geldiğinde heyecanlanmadım değil. Eline dokundum, yumuşacıktı.. Gözlerinde öyle güzel bir ışık vardı ki, o gülümsedikçe öyle güzel bir enerji yayılıyordu ki “vayy be aydınlanmış insan böyle oluyormuş demek ki dedim kendime”. Bu benzer bakışı ve enerjiyi Prem Baba’nın yanındayken de hissetmiştim Rishikesh’te.

Dalai Lama’nın konuşmasını dinledik büyük kalabalıkla. Konuşmayı .dinlemek isteyen olursa buyrun efendim deyip linki paylaşıyorum : 




Bu güzel deneyimin ardından dağlara tırmandım yine, eşyalarımı alıp Tushita’nın yolunu tuttuk. Tushita Dharamkot’ta Tibet Budist eğitimlerinin yapıldığ bir meditasyon merkezi. 10 günlük bir eğitim için geldim buraya , Introduction To Buddism Course: 10 günlük sessizliğin hakim süreceği , Buddist Felsefe hakkında bilgi verileceği ve meditasyonun öğretileceği bir eğitim.

Tushita’da geçirdiğim 10 gün hayatımda geçirdiğim en anlamlı günler arasında yerini aldı. 10 gün boyunca  zihnimin derinliklerine yaptığım yolculuklar hayatımda bir çok şeyi sorgulamamı, kararlar almamı, hayatımın amacını belirlememi sağladı. Budist felsefede anlatılanlar ilk başlardan kafamı karıştırsa da yavaş yavaş mantık oturmaya başladı kafamda.

Budist Felsefe’nin en temel 5  ilkesi :

-          No Killing ( Öldürme)
-          No Stealing ( Çalma )
-          No sexual misconduct ( Cinsel tacizde bulunma)
-          Not using any toxicants ( Alkol, uyuşturucu kullanma )
-          No lieing ( Yalan Söyleme)

Çektiğimiz acıların  tek sebebinin aslında sadece kendi zihnimiz olduğunu anladım öğrendikçe. 3 zehir den kurtulmamız gerektiğini anladım: sinir / bilgisizlik / bağımlılık ; ve bunlardan kurtulmanın yolu da kaynağa ulaşmak. Acılarımızın da mutluluğumuzun da kaynağı başkaları ya da dış dünya değil sadece kendi zihnimiz , önce bunu anlamalıyız…

Uzuuun felsefe , dinlemek isteyen olursa geçsin karşıma seve seve  anlatayım :).

Tushita’da  inanılmaz güzel arkadaşlar edindim, kurstan sonraki 10 günümüzü birlikte geçirdik.


 Dharamkot’ta yapılacak etkinliklerden biri de Triund’a trekking. E biz de eksik kalmadık tabi. Yağmurlu bir günde ıslana ıslana, eğlene eğlene çıktık zirveye. “Gece zirvede sabahlayalım” fikrini veren arkadaşa sabaha kadar titredikçe ara ara sövsek de  ateş başında hikayelerimizi anlatarak, leş gibi bardaklarda çaylarımızı yudumlayarak ve önümüzdeki karlı himalaya manzarasını seyrederek gayet eğlenceli vakit geçirdik aslında…









( Vipassana deneyimim bir sonraki yazıda.... )