Facebook link

https://www.facebook.com/gezginyogini

6 Haziran 2014 Cuma

Ve Tanrı demiş ki;size öyle bir şehir yaratıyorum ki cehennem de burada cennet de: Varanasi...

Şimdi de sizlere Varanasi’den bahsedeceğim, Nepal’e gelmeden önceki konağımdı. Bu garip şehri merak edenler için iyi okumalar..

Delhi’den akşam 7.30 trenine bindim, ilk sleeper class denemem; bundan önce 3AC ya da 2AC ile yolculuk yapmıştım; daha emniyetli, klimalı, temiz çarşaf ve battaniye veriliyor, içeri herkes giremiyor, 6 ya da 4 kişilik… falan filan, sleeper class da bu saydıklarım yok işte, doğal olarak biraz daha düşük bütçeli insanlarla yolculuk yapıyorsunuz. Alıştım artık Hindistan’a , üstesinden gelirim dedim, sıcak haricinde  bir problemim de olmadı aslına bakarsanız.  Komşularımla anlaşmakta dil konusunda biraz zorluk yaşasak da he deyip yes deyip anlaşıyorduk. Tren 6.00 am’de Mughal Sarai’de olması gerekirken 9’da oradaydı, Indian Time J


Mughal Sarai’den rikşa ayarlayıp Varanasi’ye yollandım. Ay bir mutluyum bir mutluyum ki, bakıyorum yolda insancıklara; cıbıldak ayak, yılışık, sırıtkan, canım Çingeneciklerim diyorum , özlemişim valla sizi. Mcleod Ganj’ın ciddi ve asil Tibetlilerinden sonra özlemişim bu şoparcıkları , ha sonradan özlediğime pişman oldum olmasına J

Rikşa şoförüm müzik ister misin dedi, e olur dedim, bakalım şansımıza ne çıkacak derken tam arabesk Hint müzikleri kulaklarımda çınlamaya başladı J Yanık sesli ablaları dinleye dinleye vardım Varanasi’ye. Arkadaşımdan ismini aldığım bir guesthouse’a gitmeye çalışırken yolda takışan 12-13 yaşlarında bir delikanlı allem etti kallem etti, çaktırmadan kandırdı beni kendimi başka bir guesthouse’da buldum. Ucuz ve bu fiyata göre iyi denilebilecek bir  yer: Muresh Guest House

Oteldeki amca bir harita verip tüm detayları anlattı. Dedi ki “Varanasi’de şuraları şuraları gezeceksin, Burning Ghat’ın orada dolandırıcılar çoktur, dikkat et, kimseye inanma . Bu bölgede playboylar da çoktur , bişeyler içelim derler sonra seni bipmeye çalışırlar.” diye benim yazamadığımı kendisi sağolsun açık açık söyledi bana. Tövbe bismillah bu da ne şimdi deyip teşekkür edip çıktım şehir turuna.

Varanasi kordonu...


Daracık sokaklar, neredeymiş şu Burning Ghat diye arıyorum. İleride bir çiçek yığını gördüm, insanlar yanından geçiyorlar, dedim heralde puja gibi bişeyler. Yürüyorum ben de kenarından, tam yanından geçerken bir bakayım deyiverdim ve çiçeklerinden arasındaki suratla karşı karşıya geldim o an.. Meğer benim çiçek yığını sandığım cesetmiş, böyle süslüyorlarmış cesetleri yakmadan önce. Tam buldum Burning Ghat’ı derken bir abi arkamdan seslendi: “kardeşim yabancıların oraya girmesi yasak, gel ben sana nereden izleyeceğinin göstereceğim diye”. Bilemedim takıldım peşine, bir binaya girdik, eski bir bina, nooluyor len diye ürktüm biraz. Merdivenleri çıktık, teras gibi biyer  ve orada uyuyan yaşlı teyzeyle karşılaştım ve işte o anda dank etti kafama ama artık geçti. Başladı abi (!)bana hikaye anlatmaya ve bu yaşlı teyze için bağış istemeye.. Neyse aynı zamanda rehberlik yapıyor, bana anlatıyordu, dedim atarım üçbeş kuruş, anladım ki istedikleri 3-5 kuruş deği, 170 rupeeyle zorla yırtabildim, bırakmıyor adam..

Neyse Burning Ghat’a gelelim. Varanasi Lord Shiva’nın kutsadığı bir şehir. Lord Shiva buraya ateşini bırakıyor ve bu ateş yıllardır hiç sönmüyor, ve diyor ki burada ölenler nirvanaya ulaşmış sayılır ve  bir daha tekrar dünyaya gelmezler. Bu yüzden bir çok yerden insanlar buraya ölümlerini beklemeye geliyor, böyle garip bir yanı var şehrin. Burning Ghat dediğim yerde ölüler yakılıyor, 24 saat devamlı  ateş görebilirsiniz, dumanı rahatsız ediyor biraz ama alışıyor insan..

Fotoğraf çekmek yasak ama burası India, bir yolunu mutlaka buluyorsunuz :)



Dolandırıcı rehberimin anlattığına göre kadınların arka bel kısımları ( çocuk doğuracakları için güçlü olurmuş ) ve erkeklerin de göğüs kısımları ( erkekler sekse düşkün olduğu için güçlü olurmuş, ne alakysa artık J ) yanmazmış.

Ölü bedenler çiçeklerle süslendikten sonra Ganj’da yıkanıyor ve ardından yakılıyor. Bir bedenin yanması yakşalık 2- 2,5 saat sürüyormuş. Ardından küller Ganj’a atılıyor ve böylece cenaze töreni sonlanmış oluyor.

5 çeşit insan öldüğünde bunları yakmıyorlar:  10 yaşına kadar çocuklar / Hamile kadınlar / kutsal kişiler / Kobra tarafından ısırılarak ölenler / Veba hastaları… Bu ölüleri ağırlıklara bağlayıp Ganj’ın derinliklerine gönderiyorlar. Ben görmedim ama görenlerin anlatmasına göre bazen bu bedenler su yüzüne çıkarmış, bazen ölü bir beden bazen sadece bir el ya da kol Ganj’ın sularında yüzermiş. Ürkütücü bir durum, karşılaşmadığım için şanslı sayılırım.

Her akşam 7’de Main Ghat (Dhashashwamedh Ghat ) puja gösterisi düzenleniyor. 5 tane genç, yakışıklı Hintli turuncu kıyafetleriyle sahnedeki yerlerini alıyorlar, ellerindeki tütsülerle dans edercesine kutsama yapıyorlar. İster merdivenlerden isterseniz de bot kiralayıp nehirden izleyebilirsiniz.




Varanasi’de yalnız başına yürümek bir kız için gerçekten zor, oteldeki amcanın dediği gibi gerçekten hiç rahat bırakmıyorlar. Sözlü tacize en çok maruz kaldığım yer Hindistan’da, yanından geçerken dirseğiyle, eliyle dokunmaya çalışanlar da var bi de. Garip garip deneyimler yaşadım, bi git kardeşim diye insan kovalaya kovalaya gezmeye alıştım: Geliyor yanıma dangoz “ ı am free tonight” diyor, teyyy allaaam napayım güleyim mi kızayım mı , tipe gel ya J Diğeri geliyor “ beautiful tiny woman, wanna drink something” , sonra öteki geliyor “boat trip, together?” , hay sıçayım kafanıza diye diye , söylene söylene dışarı çıktığıma çıkacağıma pişman oldum her seferinde..

Pek sevemedim şehri bu dangozlar yüzünden. Ganj’ın da ağzına sıçmışlar , leş pislik içinde… Ganj’ıma bunu nasıl yaparlar diye elimden gelse hepsini falakadan geçireceğim.

Varanasi’nin olmazsa olmazlarından biri de gün doğumu bot gezileri. Sabah 5.30’da kalkıp sandalcıyı bekliyordum, otelde kalan başka bir eleman da bize katıldı. Sabah saatlerinde Varanasi gerçekten bir harika… Sabah güneşinin ışığı süper bir şehir ortaya çıkarıyor, bir de Ganj’ın üzerinden izleyince bu şehri daha da bir güzel oluyor. Sabahın erken saatlerinde de olsa dışarısı sakin değil, Hintliler genci, çocuğu, yaşlısı.. hepsi birden Ganj’ın sularında yıkanıyor , yüzüyor.. İnanılmaz mutlular, keyiflerine diyecek yok. Bu suya ben elimi soksam 2 hafta hasta yatarım, öyle pis yani ama benim Çingenciklerime işlemiyor J


Güneş doğarken pek de güzeldir Varanasi...


Renkli mi? - Renkli...

Renklerin içindeeee düşlerin içindeeee doğmak sessizceeee.....

Ooohhh çıpıdık çıpıdık yıkanırız leş gibi nehirde, mutluyuz biz uleennn :)

Otel çarşaflarınız böyle yıkanıyor Hindistan'da haberiniz ola :)


Aynı gün bot turundan sonra bir de yerel bir rehber ile şehir turu yaptık. Varanasi’deki tapınakları gezdirdi bize. Hint Tanrıları’nın hikayelerini anlattı biraz biraz, gerçi çoğu bildiğim şeylerdi ama masal tadından Hint mitolojisini dinlemeye bayılıyorum. Başka bir yazımda size Hint mitolojisinden ve tanrılarından da bahsetmek istiyorum, inanılmaz yaratıcılar J
Varanasi’nin ipeği meşhur ve turun sonunda anladık ki hotelin bize sunduğu bu tur güzelliğinin asıl amacı bizi ipek dükkanına götürüp orada bişeyler almamızı sağlamakmış J E Hindistan’daysanız birçok şeyin  içinde ucundan kenarından azıcık dolandırıcılık bulmanız mümkün…

Shiva Tapınaklarından bir tanesi. Soldaki Ganesh Shiva'nın oğlu, sağdaki Surya güneş Tanrı'sı, ortadaki öküz de Shiva'nın yardımcısı, her Shiva tapınağında görürsünüz kendisini...

Bunlar da müslüman kardeşlerimiz, onların da fotoğrafını çekmemi istediler. Cami gezdiriyorlar bana, len benim memleketimde Selimiye var be bana mı anlatıyosunuz diye çıkısasım geldi :)


Mayıs ayının kavurucu sıcağında Varanasi’de olmak pek de akıl karı bir iş değilmiş onu anladım ama her kesin dilinde bu şehri görmeden de Hindistan’ı terk etmek istemedim doğrusu. Sıcak yüzünden gündüz vakti pek bir şey yapamadım, dallama genco hint delikanlıları yüzünden de akşam dışarı çıkamadım pek ama bu kadarı yetti bana Varanasi için ..
Sıcak yüzünden kendini şaşıran birtek ben değilim tabi gördüğünüz üzere, atıvermiş kendini Ganj'ın serin sularına hayvancıklar da :)

Varanasi’ye gelindiğinde gidilmesi gereken yerlerden birisi de Budist yerleşimi Sarnath. Buda’nın aydınlandıktan sonra ilk dersini verdiği yer burası. Burada Buddha dönemine ait kalıntıları sergiledikleri arkeolojik müzeyi de bulabilirsiniz.

Burası Sarnath Main Temple

Buddha'nın aydınlandıktan sonraki ilk dersi...

Yeni Hint hükümeti ( ben buradayken seçimler yapıldı , yeni başbakanları seçildi: Narendra Modi ) Varanasi’yi temizleme ve yenileme sözü vermiş, 2 yıl içinde her şey bambaşka olacakmış. Hadi bakalım hayırlısı.. Önce insanlara çevre eğitimi verip caddelere çöp kutusu koyarak başlasa belki güzel bir ilk adım olur.

Son akşam şöyle güzel bir bot turuyla kapanışı yaptım. Yarın yolculuğum Nepal’e.. 




1 Haziran 2014 Pazar

VIPASSANA DENEYİMİM ( Dharamshala )




Veeee zaman akıp geçti, Vipassana günü geliverdi çabucak. Biraz gerginim. Vipassana’nın ne olduğunu bilmeyenler için biraz açıklamada bulunayım. Vipassana aslında Budist meditasyon tekniğinin ileri aşaması, “wisdom” olarak anılıyor, içe dönme ve hakikati keşfetme tekniği. Vipassana; gerçeği olduğu gibi kabul etme yöntemi.

İlk olarak Buddha tarafından öğretiliyor, 2500 yıldan beri de farklı öğretmenlerin teknikleri ile öğretilmeye devam ediliyor. Benim Dharamshala’da dahil olacağım Goenka Vipassana tekniği. S.N. Goenka Myanmar’da tekniği hocası Sayaghi U Ba Khin'den öğreniyor ve daha sonra Hindistan’da öğretmeye başlıyor. Ve yavaş yavaş dünyanın her yerine yayılıyor teknik, dünyanın her yerinde Vipassana merkezlerini bulmanız neredeyse mümkün.
Ayrıntılı bilgi için siteyi inceleyebilirsiniz. Türkiye'de de Vipassana Meditasyon merkezi için siteye göz atabilirsiniz.

                                         

Vipassana 10 gün sürüyor, 10 gün boyunca telefon, internet gibi her hangi bir iletişim aracını kullanmanız yasak, konuşmak yasak, yazmak, okumak yasak, diğer meditatorlerin gözlerine bakmak yasak, yasak da yasak… Neyse sabır ,bunu da hallederim diye bir azimle başladım ben bu eğitime.

Vipassana ilk 3 gün:

İlk üç gün konsantrasyon üzerine meditasyon yapıyoruz. “Shila” deniliyor bu praktise. Nefesine, burun deliğinin ucuna konsantre oluyorsun. Öyle kolay zannetmeyin, zihni 1 saat boyunca aynı noktada tutabilmek öyle her yiğidin harcı değil, maksimum 5 dk sonra çıkıyor benimki gezintilere mesela..

Meditasyon maceralarımı anlatmaya çalışayım size  :


Nefes al , nefes ver, nefes al nefes ver, nefes al nefes ver ……………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………E şimdi Delhiye gidince eşyalarımı nereye koysam ben? Cloak room’a koymak için taaa tren istasyonuna gidip sonra tekrar Delhi’ye dönmem lazım. E öyle yaparım metro var sonuçta. Ayyy heyecanlıyım ben Ganj’a tekrar kavuşacağım, Varanasi’de Rishikesh kadar güzel midir ki ? Nepal’de trekking kaç gün sürer ki ? Ne kadarlık vize alsam acaba ? 1 aydan fazla kalır mıyım ki ? Yok yok babam söylenmeye başladı artık, e ben de çok özledim onları döneyim artık , yeter 1 ay Nepal’de. Ama aslında belki bir çiftlikte 1 ay falan daha kalsam o da olabilir. Yok yok gelecek sefere artık, bu seferlik bitireyim. - Hoooooopp hoooop nerelere gittin sen ? Nefesine odaklanmak gerek miyor mu senin ? Ohooo hanımkızımıza bak Nepal’lere gitti. “an”da ol diyoruz sana, geçmişte ya da gelecekte değil.
Tamam ya tamam nefes al nefes ver , nefes al nefes ver, nefes al nefes ver ……………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………… Türkiye’ye dönünce dünyanın en mükemmel tatil mekanı Gülçavuş’ta biraz tatil yapayım bari, yordu beni Hindistan son zamanlarında, Goa’dayken hayat güzeldi tabi.. İzmir’e de bir gideyim, kardeşçeezimi göreyim, arkadaşlarımı göreyim, şu Vildan kızımızla da bir tanışayım bakalım, unuttum unuttum o el hareketlerini J Paraları bitirdim burada, şöyle bir Bodrum, Fethiye, Antalya .. tatili süper olurdu ya. Ayy tatil matil planı harika da düğünler mi var yine ne ? Yok param dicem kola şişesi kapağı takıcam artık . Merveciğimin bebişini de göreyim gidince, kıdıklasam güler mi ki ? bir kerecik olsun gülen Hayal göreyim istiyorum J ay anam Gözdem de doğurdu, kesin poğaça yanak bir delikanlıdır. Kırmızım nasıl acaba ? Keyfi yerinde mi ? Vardır şimdi onda da yeni yeni planlar, özledim şöyle kararlar ala ala, dertleşe dertleşe sohbet etmeyi onunla J--- Offffff o ne osuruk öyle, ah be teyzem aynı şeyi yiyoruz nasıl beceriyorsun bu kadar gönülden yürekten zortlata zortlata osurmayı. Hadi  insan evladıyız kaçar bazen diyecem de bayaa zorluyorsun sen sonuna kadar çıksın diye. Yoga yaparken zor hareketler olur insan arada kaçırıveriri küçür pırtlar ama meditasyon yaparken tzooooooooooorrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrt nedir ya ?
Neyse  ne diyorduk, bişey demiyorduk meditasyon yapıyordum ben, nefes al nefes ver, nefes al nefes ver, nefes al nefes ver ………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………offf dönünce yine bir sürü sorun mu bekliyor beni ? Dönmesem hiç diyesim var ya. Toplum toplum toplum… nasıl da büyüyor gözümde gelecek sorular, o meraklı teyzeler. Upppsss biri horlamaya başladı gözü açmak yasak biliyorum ama bu anı kaçırayamayacağım, şöyle azcık aralayabilirim. Evvvvet gönüllü çalışanlardan biri kalktı yerinden, bakınıyor kim bu uyuklayan diye veeee buldu, hedefe doğru gidiyor, bakim kimmiş, heh yine şu teyze. Taaamaaaam şimdi tekrar dönebilirim meditasyona nefes al nefes ver ………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………….

Vipassana 4., 5. Gün:

4. gün gerçekten vipassana meditasyonuna başladık. 1 saat boyunca kıpırdamadan durmamız isteniyor . O dizdeki acı var ya o dizdeki acı , o ne menem bişey öyle. Bi deneyin bak, 1 saat kımıldamadan bağdaş kurup oturun bak nasıl anlayacaksınız beni. Ama meditasyonlarım fena değil. Biraz daha sahip olabiliyorum aklıma.

Ortalık inanılmaz sıkıcı, yapacak hiçbir şey yok. Kendi kendime hikayeler uyduruyorum eğlenmek için. Bildiğin hapishane hayatı. Sabahın 4 ünde kaldırılıp günde 10 saat bağdaş kurup oturman için zorlanan bir hapishane. Üstüne üstlük tüm iletişimin yasak olduğu bir hapishane.

Ama tabi Hint teyzeleri bunlar, konuşuyorlar valla arada sırada, kimse durduramaz onları J Hele iki tanesi var Ürmüsle Güssüm koydum adlarını. Bir gün yanlarından geçiriyorum, oturmuşlar bir köşede kikir kikir dedikodu yapıyorlar, bana da soruyorlar bi de yanlarından geçerken. “ you feel sensation? we don’t feel kikir kikir kikir” ( Guruji burnumuzun ucundaki hislere odaklanmamızı istiyor, bunlar hiçbir şey hissetmiyorlarmış, onu konuşuyorlar aralarında. ) Muhtemeln buraya gelme hikayeleri de şöyle oldu “kalk kız meditasyon eğitimi varmış oraya gidelim, 10 gün kafamızı dinleriz, adam azcık başının çaresine baksın 10 gün” deyip attılar kendilerini yollara bence. Ayy dedim Ürmüsle Güssüm valla bunlar tam “ Kız Güssüm emekli de olduk Kuran’a mı gitsek napsak. – E gidelim Ürmüs, öğrenelim tabi.” diye bir azimle emekli olduktan sonra Arap alfabesine merak salan annecim ve Gülsüm teyzecimin ellerinden öpesim geldi, andıkça andım onları bu teyzecikleri gördükçe J

Vipassna 6. Gün:

Tırlatmaya az kaldı doktorum nerde . yok yapamayacağım ben bu işi, bırakayım gideyim. Bir sonraki sefere tekrar denerim, hazır değilim sanırım bu sefer…….. Gibi düşünceler bütün gün beynimi yedi, fıttıracağım , çok sıkılıyorum, meditasyona odaklanamıyorum. Günde 10 saat meditasyon mu olur ya, insan evladıyım ben insaaaan.... 

Akşam Guruji konuşmasında bütün gün boyunca ne düşündüysem hepsini saydı: “ 6. Gün zordur, bir çok insan bırakıp gitmeyi düşünür. Zor bir iş yapıyorsunuz, kolay değil ama çalışmalısınız, kendiniz için çoooook çalışmalısınız…..” diye anlattıkça anladım problemimi biraz da. Devam Burcu, devam, çalış çok çalış…

Vipassana 7. Ve 8 gün:

Sabah meditasyonları genelde iyi geçiyor, öğleden sonra olanlar da ise odaklanma zorluğu yaşıyorum. Hayvan gibi öğle yemeği yememin odaklanamamda çok büyük payı oldu tabi. İnanılmaz yemek hayalleri kuruyorum buraya geldiğimden beri. Annemin yemeklerini özledim. Gözümü kapıyorum meditasyon yapacağım diye aklıma sarmalar, börekler, baklavalar, kekler, poğaçalar geliyor.. Çıkınca şunu yiyeceğim bunu yiyeceğim diye planlar yapıyorum. Ayy diyorum şimdi güzel bir Tibet Momo’su olsa, ya da Falafel, humusla birlikte , ya da odun fırınında pişmiş pizza, ya da Masala Dosa yanında sumber ve coconut chatney…. Bitmiyor bitmiyor, türlü türlü yemek hayalleri, iyice üşütmenin eşiğindeyim sanırım J

Vipassana 9.gün:

Bugün neredeyse hiiç meditasyon yapamadım, odaklanamadım diyebilirim. Zor gündü , son gündü.

Vipassana 10.gün:

Bugün sessizlik bozuldu, herkes birbirine izlenimlerini, yaşadıklarını anlatıp duruyor. Hayat hikayelerine de sıra geldi tabi.

Vipassana 11.gün:

Sabah Guruji’nin konuşmasının ardından kahvaltımızı ettik, temizliğe yardım ettik ve sonunda özgürüz.

Ne kazandım bu Vipassana sırasında tam olarak bilemiyorum. Hayatımda yaptığım en zor şeylerden birisiydi. Etkisini hemen görmeyi beklememelisiniz, ama praktise devam etmelisiniz diyorlar.

Entelektüel anlamda bir çok şey öğrendim ama Vipassana’nın amacı entelektüel bilgi vermek değil entelektüel olarak bildiğin bilgiyi içine dönerek tecrübe etmeni sağlamak. Evrende her şey yükseliyor ve yok oluyor, hiçbir şey kalıcı değil. Ve tüm sıkıntının amacı senin olayları algılayış biçimin. En iyi dostun sensin; senin eğitilmiş zihnin, ve en büyük düşmanın ise yine sen; senin eğitilmemiş zihnin…