Facebook link

https://www.facebook.com/gezginyogini

2 Şubat 2014 Pazar

Bir varmis bir yokmus, bir masal diyarinda gezen yasi buyuk kendi kucuk bir kizcagiz varmis :)

Merhabalar efenim,
Once yeni beni size tanitayim : Buralarda adim Burci, Burcik, Burju, Puja, Gucu,Bucu, Burshu... ve turevleri

Bu yazıya başladığımda Goa’daydım, şuanda ise Bangalore’da üniversitede kampüsümdeki odamda bitirmeye çalışıyorum, yarın internet cafeye gidip paylaşma ümidideyim.


Sadhana’dan ayrılalı 2 hafta kadar oldu, bir haftadan birazcık daha fazla süredir Goa’dayım. Goa’da Arambol Beach’te keyiflere keyif katıyorum. Burası Goa’da hippy beach diye anılan mekan. Bir sürü hippy olduğu doğru ama onun yanında Ruslar ve İsrailliler burayı da işgal etmişler. Yerlisi, turisti gunes gormemis tenimi gorunce hemen Rusça konuşmaya başlıyorlar benimle, önüme Rusça menüler geliyor, söylediklerini anlamayınca şaşırıyorlar , Türk olduğuma ikna etmem biraz zaman alıyor J Gündüzleri yoga ve dans workshopları  oluyor genelde, her akşam mutlaka bir yerde parti var, yeni yeni gruplar, ilginç enstrümanlar ve gerçekten iyi müzik.  Favori mekanım Oshoanic, sahne ağaçların altında, magic world diyebilirim bu mekana. Arambol; bir türlü bırakıp da gidemediğim yer. Burada hayatım gerçekten güzel ve keyifli.


 Gun batiminda Arambol Beach`te davulcular toplaniyor, cember olusturuluyor. Davullar caliyor, ritim esliginde cilginca danslar ediliyor.

Birbirinden guzel takilarini sergilemek icin hazirlanan hippi kardeslerimizle tanistirayim.


Sweetlake manzarasi
Bu da sweetlake`da uzerine camurlar surerek ilgi toplamaya calisan Bolywood adayi Hintli kardesimiz.


Buraya gelene kadarki yolculuğumu anlatmak isterim. Barış ve huzur dolu Sadhana’dan sonra gerçek Hindistan’ın göbeğine düşüş hikayem :)

17 ocak akşamı pılımı pırtımı toplayıp arkadaşlarla beraber Pondicherry’e son akşam  yemeğim için gittik. Hep beraber güzel bir yemeğin ardından herkese evlada deyip otobüs istasyonu dedikleri yere geldim. Hindistan’da yalnız olduğumu sanırım şimdi anlamaya başladım.

Otobüs “sleeper bus” . Şimdi bundan ne anlıyorum ben : koltuğunu geriye uzatacaksın ve uyuyacaksın. otobüse binip koltuk yerine yatakları görünce başka bir ülkede olduğumu dank diye anladım tabi J Bu yataklarda yatıp uyuya uyuya gidecekmişiz , bak sen.. Koca otobüsteki tek beyaz tenli kadın olarak ve Hindistan’ın bazı konulardaki kötü şöhretini bilerek kolaysa uyu bakalım!! Biraz gerildim önce. Sonra taktım kulaklıkları, uzandım pis yatağa, yıldızları izleye izleye müzik dinlerken rahatladım biraz, hatta yolculuktan keyif bile almaya başladım.



Yollar sivilceli ergen suratı gibi, düzlük yok, tümsekler, çukurlar… Hoplaya  zıplaya gidiyoruz. Uyumak mümkün değil. Bir ara mola diye bir yerde durdular. Yolun kenarında bir büfe. Tuvaleti sordum, gösterdiler. Gösterdikleri yere gittim, sağa bakıyorum sola bakıyorum gördüğüm tek şey yan yana konmuş 4 duvar. “ I I I I “ böyle bişey düşünün, kapı yok, iki duvar arasına bakıyorum, ortada delik falan yok. Tuvaletmiş bu!!! Yol boyunca tutarım ben dedim daha iyi. Hoplaya zıplaya çiş tutmanın ne zor olduğunu anlamış bulundum J Yeni bir deneyim daha, burada çoook şey öğreniyor insan çoook J

 Tüm çılgın şoförlere ve engebeli yollara rağmen sabahın köründe sağ salim Bangalore’a ulaştım. Bangalore bildiğiniz modern, kapitalist, her bir yanı mağaza ve alışveriş merkezi dolu olan büyük bir şehir, hiçbir çekiciliği yok yani J Yollarında ineklerin gezdiği Pondicherry’den sonra burası da mı Hindistan bea dedim kendime. Akşama kadar oyalandıktan sonra ilk tren yolculuğum için tren istasyonuna vardım ve Hampi trenine atladım. Tren otobüsten daha emniyetli geldi bana, en azından çişin gelirse gidersin tren tuvaletine.
Sabah  Hospet’teydim. Tren istasyonunda hemen yanıma rikşa şoförleri yanaşıverdi. Bir tanesi ile 400 Rupee’ye anlaştım. Tam binecekken arkamdan bir ses “ rikşa paylaşmak ister misin” diye sordu. “ tabi ki” diye sevinçle döndüm. Meğer adam 100 Rupee’ya anlaşmış, sadece 50 Rupee’ye geldim Hampi’ye.  Fiyatları bilmezsen hiç acımıyorlar valla, kazık üstüne kazık. Şanslıyım ama her seferinde.
Hampi’de de güzel kazıklar var yedim tabi ama neyse bunları geçelim J

Hampi , kral Krishna Devaraya’nın kurduğu bir şehir. 16. Yy’da Müslümanların saldırısıyla yerle bir edilmiş, tüm halk kılıçtan geçirilmiş. ( tabi ben bile bu tarihi bilgime guvenmiyorum, Hintli aksanindan anladigim kadariyla hikaye bu sanirim). Nehrin kıyısında güzeller güzeli manzarası olan bir şehir Hampi. İlk gün tapınakları gezdim, akşamına yapacak bir şey yok burada uyamaktan başka.

Hampi`de insanlar poz vermeye bayiliyorlar. Virupaksha Temple onunde cektigim birkac poz. Beni de cek beni de cek diye deliriyorlar, hemen kameranin karsina gecip pozlarini veriyorlar.


"Cipidik cipidik oynariz biz her su birikintisinde, cocuguz biz yahu:)"

Bu da buyuk Virupaksha Temple ( fotografi ceviremedim ya kusura bakmayin )

Ve tapinak onundeki cilgin Hintli kalabaligimiz

Yollarda meyve satan kadinlari bol bol goruyorsunuz. Forograftakiler portakal ve uzum satiyor ama genelde muz, hindistan cevizi, papaye, ananas favori meyveler.

Mukemmel Hampi nehir manzarasini paylasmadan olmaz tabi.

Hampi halki duslarini nehirde alip kiyafetlerini nehirde yikiyor. Delicesine egleniyor genclik nehirde dus alirken:)

Kopru yok, karsidan karsiya ufak botlarla ya da kayiklarla geciliyor.

Dallarina taslar asilmis bir dilek agaci.

Pek de sevimliyiz hep birlikte:)

Cilginca kameraya kosan okul cocuklari... Simariklik diz boyu :)



Hampi iki kısımdan oluşuyor, nehirden önceki kısım ve nehiri geçtikten sonraki kısım. Nehirden önceki kısımda 2 gece kaldım, 3. Gün nehri geçtim. Bu taraf cennetmiş diğer yanda zamanımı öldürmüşüm dedim kendime. Aslına bakarsanız nehirden sonrası İsrail işgali altındaki bir Hindistan bölgesi daha. 1 gece burada kaldım. Yalnız olmasam ve motorsiklet kullanmayı bilsem Hampi daha keyifli olabilirdi ama yalnız bir kız için yapacak fazla bir şey yok burada deyip Goa’ya geçme kararı aldım.

Goa otobüsü akşam 7’de Hampi pazarın oradaydım. Ootobüste benden başka bir sürü yabancı olduğu için korkulu bir yolculuk değildi ama yollardaki tümsekler yüzünden bir kabusa dönüştü. Üst ranzada gidiyorum, otobüs zıpladıkça ben iki kat zıplıyorum. Ha düştüm ha düşecem her dönüşte. Aman ha tutunayım derken uyku falan haram zaten. Sabahın kör karanlığında 5’te Paneji’deyim. Ha bakalım napacam şimdi derken 4 kişilik bir kız grubu gördüm. Hemencik sıvıştım yanlarına.Kızlar Avusturalya’lı , benim için kabus bir ingilizce, hiyeeeaaa miyeaaaa diye uzata uzata konuştukça bunlar ben sadece hee hee diyorum. Neyse kızlarla birlikte otobüs durağına gidip ilk otobüsü bekledik. Mapusa’ya kadar birlikte gittik. Mapusa’dan ben Arambol otobüsüne bindim, onlar Anjuna’ya.

Arambol otobüsünde sevgili arkadaşım Amet ile tanıştım. Kendisi tombik , şirin bir Hintli abimiz. Otobüsten inince Koreli yeni bir arkadaşımız daha oldu; Jun. Üçümüz birlikte Arambol’e yürüdük. Amet Arambol’ü zaten biliyordu ve bize biraz ön ayak oldu. Guest house’larda yer bulmak kolay değildi, en sonunda 3ümüz de ayrı guest house ayarladık. Gecelik 400 Rupee’ye kalıyorum, tuvalet banyo odanın içinde. E daha ne isterim, yeter banaJ

Arambol hakkında yazmak istediklerimi dayanamayıp yazının başında yazdım zaten. Bir iki bişey daha ekleyebilirim belki Goa hakkında. Goa bildiğiniz üzere eskiden Portekiz’in elinde olan bir bölge. Paneji sokaklarında gezerken Portekiz’i bilenler Portekiz’de gezdiği izlenimine kapılabilir, benim gibi bilmeyenler de İspanya’da sanabilir kendini J Ama tabi bu hissiyat bir Portekiz restaurantında oturup yemeğinizi sipariş ettikten sonra gelen yemekteki baharatları fark edince hemen değişiyor , baharat her zaman size Hindistan’da olduğunuzu hatırlatıyor J Paneji’ye gidip bir de Old Goa’yı görelim dedik, gördüğümüz birkaç kilise işte.. Goa’daki Hristiyan Hintlileri biraz garipsedim, Hint kültürüne uygun bir din değil Hristiyanlık bana sorarsanız ama bana sormadilar tabi J
Paneji sokaklarindan bir goruntu..

Tamam ben Portekiz`i gormedim ama ayni Lizbon :)

Bakmasini bilirsen:  Paneji`den bogaz manzarasi gorunumunlu nehir manzarasi
Yaziyi bitirmeden Arambol`den son birkac fotograf daha:




 Ve son: Tanrilar boyle oturur iste :)



Bu güzel günlerin ardından şuanda Bangalore’da Swami Vivekanan’da yoga üniversitesindeyim. 1 aylık yoğun bir kursum var. Sabahları güne 5 am’de başlıyoruz. Burada öğrendiklerimi de ileriki bir yazımda özetle aktarmaya çalışacağım.