Yıllardır dünyayı gezme hayaliyle yanıp tutuşuyorum. “Başka
ülkelerde hayat nasıl, insanlar ne yapar, nasıl yaşar, nerelerde yaşar,ne şekilde, bizden
farkı ne, neden öyle neden böyle?” ardı arkası bitmek bilmeyen sorular. Ama bırakın
dünyayı gezmeyi Türkiye dışına adımımı atabildiğim yıl 2013 yani yaş 28. Önceki
yıllarda birkaç yurt dışına çıkma denemem oldu tabi ki, hayal aşamasında kalan
da oldu pratiğe tam dökecekken vize engeline takılan da. Ama bu sefer engel
falan yok, bildiğin gidiyorum. “Dünyayı geziyorum sonunda” falan demek isterdim
ama bu sadece 1 haftalık kısa bir tatil planı. Olsun canım diyorum kendime tabi
ki, “önemli olan bir yerden başlamak” gibi avutucu cümlelerim var hazırda
bekleyen. Büyük yolculuklar için küçük yolculuk denemeleri yapmak gerek. Her
neyi arıyorsan hayatta ya da neyi soruyorsan hayata cevap seni bir yerlerden
çağırıyor, kulak verdim bu çağrıya ve rotamı çizdim.
Sırt çantamı kaptım, adımımı attım. Korku, gerginlik, telaş,
endişe, sevinç, heyecan.. hepsi bir olmuş içimi kımıl kımıl yapmakta, titrek ve
şaşkın bir haldeyim. Meraklarımın , sorularımın peşine takıldım ve işte yolun
başındayım.
Dedim ya kısa bir yolculuk bu, bir yolculuk eskizi, amatör
bir gezgin denemesi..
Havaalanında, amatörlüğümden kaynaklandığını iddia ettiğim
ama aslında tam da benle ilgili olduğunu bildiğim şapşallıklarla başladı
hikayem, zaten normal başlamış olsa ben bile şaşardım her şeyin bu kadar yolunda
gitmesine. Yanlış kapıda yarım saat bekledim mesela, tam sıranın önüne
varmışken beklediğim sıranın Köln uçağı sırası olduğunu, Roma için kapının
değiştiğini öğrendim. Uçağıma 15 dk vardı ve ben değiştiğini öğrendiğim kapıya
doğru sırtımda 10 kiloluk , elimde 3 kiloluk çantalarla koşturuyordum. 47 kilo
bir insan için bu ağırlıklar pek de hafife alınacak şeyler değil. Alt kata
geldiğimde bütün kapılar kapanmıştı ve benden başka kimse yoktu. O anki korkumu
en iyi nasıl anlatırım , neye benzetirim bilmiyorum ama benzerini yaşamış
olanlar beni rahatça anlayabilir diye düşünüyorum. Hayalini kurduğum ülkelerin
biletleri elimdeydi ama ben uçağı kaçırmıştım.
“Kimse yok mu ?” çığlıkları atıyordum boş salonda, cam
kapılara ellerimi dayayıp birileri beni duysun diye cama şaplaklar atarken bir
yandan da “kimse yok mu?” çığlıklarım olayın dramatikliğini arttırıyordu. Camdan
bir hapishaneye tıkılmış bir film karekterini oynuyordum farkında olmadan; doğaçlama
dramatik anlar, fona hangi hüzünlü şarkıyı eklersiniz o da size kalmış . İşte
tam o anda arkamda bir ses duydum. Üvey kardeşleriyle birlikte baloya
gidemediği için hüngür hüngür ağlayan Külkedisi’ne tam da bu en çaresiz anında
gelen peri, şimdi bana da gelmiş olmalıydı. Arkamı döndüğümde öyle pek de
periyi çağrıştırmayan turuncu üniformalı temizlik görevlisi teyzeyle göz göze
geldim. “Korkma korkma, kapı değişti yine” dedi bana, o an anladım ki turuncu üniformalı
temizlik görevlisi de pekala bir peri anne olabiliyormuş.
Yüzüm güldü yine, panoya doğru koştum, yeni kapının
numarasını öğrendim ve koşmaya başladım yeniden. Sonunda doğru kapıdaydım,
birkaç kişiye “Waiting for Rome?” diye
sorup teyit aldıktan sonra gönül rahatlığıyla beklemeye başladım. Bu gönül
rahatlığım 5 dk sürdü ki kimliğimi bu koşturmaca içinde kaybettiğimi fark
ettim, tekrar aşağı kata gidip geçtiğim yollardan yeniden geçtim ama nafile
kimlik ortalıkta yoktu. Benden daha önce bu yolculukları deneyimlemiş olan
kardeşime durumu anlattığımda “pasaport yeter orda panpa, salla kimliği” dedi ve
bu rahatlama ile kimliğimi boşverip uçak kapısına yönlendim yine.
Kapıdan girerken de talihsizlik yakama yapıştı tabi ki,
kapıdaki görevli bu çantaların el bagajı için ağır olduğunu söyledi, şaşkınlıkla
check-in sırasında tartıldığını ve problem olmadığını anlatmaya çalışıyordum
ama adam ısrarla bana inanmamakta direniyordu. O sırada kapıdan geçen koca
çantalı turist kızı gösterdim, benden daha büyük bir çantayla onun girmesine neden
kimse sesini çıkarmıyordu peki ? Görevli adam bu söylemim üzerine kızı durdurdu
, “çantanız çok büyük, bu bayan sizi şikayet etti, ondan durdurduk” diye de açıklamada bulundu sağolsun. Giderken
kızdan yediğim “bitch” küfürünün nedenini açıklamama gerek yok sanırım. Kızın
bagaja verdiği başka çanta olmadığı anlaşılınca salıverildi kapıdan. ”E benim
de başka çantam yok” dedim, ama benim hiçbir söylediğime inanmamakta
ısrarlarına devam eden görevli, turist
kızların sözüne inanıp onları salarken benim sözüme sistemden bakarak kontrol
ettikten sonra inandı. “Baştan söylesenize” gibi sözlerle özür bile dilenmeden kapıdan
bırakıldım. Neyse özür peşinde değilim, şu uçağa bineyim sonunda yeter.
Sonunda uçaktaydım, havalandık, bulutların üstünde hayalimin
ortasındaydım. Hikayem başlamıştı…
07.09.2013 - İstanbul
haydi bakalım hayırlısı...:)
YanıtlaSilay bayıldım yazına gülmekten karnıma ağrı girdi... merak etme bu olaylar silsilelerinde yalnız değilsin :)
YanıtlaSil