2 hafta sonra 30 yaşıma giriyorum. 30 güzel yıl yaşadım, neredeyse
yolun yarısı diyecek yaşa yaklaştım. Şunu fark ettim bu güzel yaşımda ki hayatımın
en güzel yıllarını son 1,5 senede yaşadım ben…
1,5 sene önce hayatım değişti. Önce vejetaryen oldum, sonra
sigarayı bıraktım, sonra yogaya başladım, sonra içimdeki sese kulak verdim ve
hayatımdan şikayet etmek yerine hayatımı değiştirmeye karar verdim. İşi
bıraktım, evi kapattım ve attım kendimi yollara…
Çok yollar teptim, hayatımda olabileceğimi tahmin etmediğim
yerlerde yapabileceğimi tahmin etmediğim şeyler yaptım. Çok öğretiler dinledim,
çok düşündüm,çok hissettim, çok ama çok şey öğrendim ben 1,5 senede.
Hayata çok güzel gözlerle bakmayı öğrendim mesela. O kadar güzelmiş
ki yaşamak… Her anımı hissederek yaşamayı, hissettiğim her anımdan keyif almayı
öğrendim. İçtiğim su daha bir güzel, yediğim her yemek daha bir lezzetli,
attığım her adım daha bir anlamlı, dinlediğim her müzik daha bir keyifli…
Hayattan şikayet etmek yerine hayattan zevk almayı öğrendim ben, anda yaşamayı,
anın mutluluğunu tatmayı, şükretmeyi, minnet duymayı,teşekkür etmeyi öğrendim.
İçimdeki mutluluğu görmeyi ve her zaman bu mutlulukla
yaşamayı öğrendim. Mutluluk sembolü diye saydığınız hiçbir şey yok hayatımda:
ev, kariyer,araba ,eş,çocuk… Ama şimdiye kadar hiç olmadığım kadar evet evet
tam anlamıyla hiç olmadığım kadar mutluyum, keyifliyim, huzurluyum 1,5 senedir.
Eşyalara bağlı yaşamamayı öğrendim, “yeteri kadar” kavramını
öğrendim. Mesela 15 çanta yerine 3 çantayla yaşamayı, 20 elbise yerine 3, 50
t-shirt yerine 10… Artık süslü vitrinlerin önünden geçerken “gerçekten
ihtiyacım var mı?” sorusunu kendime yöneltebiliyorum. Kendimi tutamayıp içeri
daldığım, “ya ama bu elbiseye ihtiyacım(!) vaaaar.”diye kendimi kandırdığım günler olmadı
dersem yalan olur, ama inanın gerçekten kendimle savaşlar verip nefsimi
yendiğim günlerin sayısı çok çok daha fazla. Bazen sadece acı acı gülümsüyorum
insanların çılgınlığını görünce, “dışımıza” önem verdiğimiz kacar “içimize” de
verebilseydik keşke…
Bunun farkına varabildiğim ve içime yönelme fırsatını
kendime verdiğim için kendime minnettarım. Ben neyim? Nasıl iyi insan olurum?
Nasıl gerçek “ben”i bulurum?... sorularına yönelttim ben kendimi 1,5 senedir.
Bir sürü öğretiyi dinledim, her birinden kendime parçalar seçtim ve o “bir yan”ıma
ekledim.
,
Hiçbir canlıya zarar vermemeyi öğrendim mesela. Hiçbir canlının
yaşam hakkını elinden almıyorum bilinçli olarak; ne sivrisineğin, ne örümceğin
ne de her hangi bir hissedebilen, minimal de olsa bilince sahip olan varlığın,
yaşamlarına saygı duyuyorum diğer canlıların, elimden geldiği kadar…Et yemeyi
zaten bıraktım. İyi bir karma büyüttüğüme inanıyorum içimde. Huzurluyum bilinçli
olarak can almadığım için, hiçbir canlını ölü bedenini vücuduma katmadığım
için. Yediğim yemek artık o kadar lezzetli ki… Yemeğimdeki tek gözyaşı soğan
doğrarken gözlerimden akan. Hiçbir yavruyu
anasından ayırmıyorum benim aç gözüm doysun diye. Evrendeki yerimin “avcı”
olmadığını biliyorum. Bir sürü alternatif sunulmuş doğada bize karnımızı
doyurmak için ve de akıl sunulmuş bizlere bu alternatiflerden daha da başka
alternatifler yaratabilmemiz için.
Hiçbir hayvanın ölüm korkusuyla vücuduna salgıladığı
toksinleri almadığım için, bağırsaklarımda öğütmekte zorlanılan bir cesedin
parçalarını günlerce taşımadığım için daha sağlıklı hissediyorum kendimi zihnen
ve bedenen.
Empatiyi öğrendim bu 1,5 senede. Diğer canlıların benden çok
da farklı olmadıklarını, tüm canlıların birbirimize görünmek bağlarla bağlı
olduğumuzu… Bir canlının canını acıttığımda kendi canımın da acıdığını
öğrendim.
Nefret etmemeyi öğrettim kendime. Egomdan arınmayı. Bir şeyi
tüm kalbimle, gerçekten, hırslarımdan arınarak, egomu yenerek istediğimde
evrenin bana yardım edeceğini öğrendim tecrübeyle.
Hiçbir canlıyı sahiplenmemeyi, “benim” dememeyi,
bağlanmadan, sahiplenmeden sevmeyi öğrendim. Sevginin çok büyük olduğunu, o
dramatik arabesk filmlerdeki sevgi(!)lerin hastalık olduğunu, gerçek sevginin
karşılık beklemeden, sahiplenmeden olacağını öğrendim. Kimsenin hayatına
karışmamayı ve kimseyi hayatıma karıştırmamayı öğrendim.
Her ne kadar yalnız olsam da yalnızlığımdan sıkılmamayı, kendimden
keyif almayı öğrendim( bunu zaten biliyor olduğumu itiraf etmeliyim). Kendimi
sevmeyi, makyajsız sokağa çıkabilmeyi, saçlarımı boyamamayı öğrendim,kendimi
beğenmeyi öğrendim…
Hayallerim her zaman benim en güzel dostum, onlar için
savaşmayı ama yaşadığım anı da sevmeyi öğrendim.
En güzel dünya üzerinde var olduğumuz, en güzel hayat şuanda
yaşadığımız, en güzel beden şimdi sahip olduğumuz. Ben 30 yaşına ramak kala
kendimi sevmeyi öğrendim…
Güzel insan ;)
YanıtlaSilBeautiful :)
YanıtlaSilsayfanızı cok beğendim facebookanda takip ediyorum bircok insanın hayalini yaşıyorsunuz tebrikler ;)
YanıtlaSilHayat sana güzel :)
YanıtlaSilFotoğraflardaki ve Brisbane'da yüz yüze olduğumuz kısa zaman parçalarında gördüğüm gibi, daima gülen yüzün ve gözlerin, bu sözlerin sahibini anlatıyor zaten...Bundan sonra da hep böyle olmasını dilerim....Bu arada 30'u yolun yarısı sayma, ben 58'im yolun sonuna mı yaklaştım? :) Daha çoook rotam var.
YanıtlaSilBenim hayalimde sizin gibi fakat benim bu hayalimi gerçeklestirmem imkansız sizin kendinize sordugunuz soruları ben hergün kendime soruyorum neden varım ve insanlığı ne gibi bir faydam var ve bunun için ne yapmam gerekli bunu bir türlü bilmiyorum.İmkanlarım sizin gibi olsaydı sizin yaptığınız gibi yaşamayı çok isterdim.yolunuz açık olsun hayallerinizi hep yaşayın sevgilerimle.
YanıtlaSil