Facebook link

https://www.facebook.com/gezginyogini

18 Haziran 2015 Perşembe

DÜNYANIN EN ESKİ YAĞMUR ORMANINDA ISLANMAYA VAR MISINIZ ?


Gelelim hikayemizin devamına…

(Bir önceki yazıyı okumayanlar için özetle Avustralya’nın kuzey ucunda, Capeyork bölgesinde, arabayı nehre yuvarlayıp bir aborjin kasabasında 3 gün boyunca sıkışıp kaldığımızdan bahsetmiştim bir önceki yazımda. )

Arabanın döndürülmüş, kenara çekilmiş hali...
3 günü nehirden çıkarılmış kırık dökük arabanın dibinde yemekler, sohbetler yaparak geçirdikten sonra sonunda bizi Cairns’e götürecek bir araba bulabildik. Ömer ve Allyce bizden bir gün önce yola çıkmışlardı. Kasaba halkından birisi arabasında 2 kişilik yer olduğunu ve Cairns’e yakın bir yer lere kadar onları bırakabileceğini söylemişti. Planımız yolun yarısından sonrasını otostopla devam etmeleri ve Cairns’ten araba kiralayıp buraya gelip bizi almalarıydı. Ama sonra buradan bizi Cairns’e bırakacak araç bulunca gerek kalmadı. Cairns’te buluşmamız ayrı bir macera. Tüm kamp malzemeleri, çadırlar, eşyalarla büyük bir alışveriş merkezinin otoparkında evsizler gibi konaklayıp 7 saat boyunca Ömer’e ulaşmaya çalışıp herkesleri ayağa kaldırdık, meğer beyimiz bizi akşam gelecek sanıyormuş. Hafif bir gerginlikten sonra akşam tatlıya bağladık her şeyi, ertesi gün için planları yapmaya başladık hemen J

Kiraladığımız araba bir hippi karavanı, turuncu, üzerinde grafitiler olan şirin mi şirin bir karavan. Giderken cool siyah jip, dönerken turuncu bir hippi karavanı J
Dedik ki madem buralara kadar geldik bir şeyler yapalım. Ben dalış yapmaktan yanaydım. Dünyanın en iyi dalış yerlerinden birinde : Great Barrier Reef’teyiz ya, daha ne olsun. Bizimkileri ikna edemedim pekı, hava şöyle böyle dediler, Alp zaten daha önce dalış yaptığı için burada tekrardan o parayı verme taraftarı değildi. En son raftinge karar kıldık.

Hayatım boyunca niyeyse su sporlarından korkmuşumdur arkadaş. Denizde yüzmeye bayılırım deniz sakin olduğu sürece, ama şu dalgalarda boğuşma olayları korkutuyor beni J Dalıştan korkmayıp raftingten korkan bi insan evladıyım işte J İçimde inanılmaz bir korkuyla giydim o yelekleri, bildiğin kalbim küt küt atıyor, kesin balımıza bir şey gelecek diye evhamlar yapıyorum içimden. Bungee jumping yaparken böyle ürkmeyen ben bildiğin korkuyorum abicim. Neyse başımızdaki lider ben şunu deyince bunu yapacaksınız, bunu deyince şunu falan diye anlattı, eyvallah dedik başladık yola. Korku yavaşça geçti, kendisini keyfe bıraktı. Eğlenmeye bile başladım ya J Yağmur ormanı içerisinde mükemmel manzaralı bir nehirden bahsediyoruz, etrafın güzelliğine hayran kalmamak elde değil, sırf bu güzelliği görmek için bile bu korkuyla yüzleşilirmiş…,

Ertesi gün ben daha atraksiyonlu şeyler peşindeyken oylamalar sonucunda yağmur ormanlarında teleferik gezisinde karar kılındı. Gördüğüm en iyi manzaralardan biri diyebilirim bunun için de. Dünyanın en eski yağmur ormanının üzerindeydik. Alp’in teleferikten korkması bizim gezimizi daha bir eğlenceli hale getirdi tabi ki, teleferikte çekilen halay gibisi yokmuş onu deneyimledik J





Teleferiğin Kuranda adında şirin bir köyde istasyonu var, genelde turistik eşyaların satıldığı bir bölge.




Bir de yağmur ormanının ortasında bir istasyonu var teleferiğin . Yağmur ormanında olup da yağmura yakalanmamak elde değil tabi ki, güzelce ıslandık hepimiz J








Ertesi gün attık kendimizi yollara. Akşam Bowen isimli bir kasabada konakladık. Deniz kenarında şirin bir yer. Akşam sahil kenarı sohbetleri, vegan-etçi tartışmaları J ( vallahi artık yoruldum Ömer’e anlatmaktanJ ).

Avustralya’da gördüğüm en güzel denizmiş meğer , ertesi gün farkettim. Sabah yürüyüşe diye çıktım erkenden, baktım inanılmaz sakin dalgasız bir deniz, hemen geri dönüp bikinileri giydim sabahın köründe sakin, çarşaf gibi denizde yüzdüm yüzdüm yüzdüm… Seyahatin en güzel anlarından biriydi. Sakin denizde yüzmeyi ne çok özlemişim ya...



Şunu da itiraf edeyim ki yüzmeden dakikalarca denizin içerisindeki yılan olup olmadıklarına karar veremediğim garip yaratıkları izledim, en sonunda bir çeşit yosun olduklarına karar verip attım kendimi sulara J

O taraflara yolunuz düşerse Bowen mutlaka görülmesi gereken bir deniz, tavsiyemi yazın kenara. ( ulan Türkçe yazdığımı blogda kaç kişinin Avustralya’ya yolu düşecek acaba onu da merak ediyorumJ )

Günün akşamında gece 2 civarı evdeydik sonunda. Anahtarları kazada kaybettim, en arkadaşım arkadaşım arka bahçeye benim için bir anahtar sakladı, o sayede girdim içeri. Ama bu anahtar benim odanın kapısını açmadı işte J Aksilikler devam etmekteydi J Salonda iki kişilik koltuğa kıvrılıp sabah olmasını beklemekten başka çarem yoktu. Ertesi gün çilingir çağırdım, 5 dakikalık iş için 80 dolar…Ülkemin çilingirlerinin ellerinden, gözlerinden öperim J

Bir macera da burada son bulurken büyüklerin ellerinden , küçüklerin gözlerinden J




1 yorum:

  1. Bu maceranın bir kısmını canlı olarak da dinlemiştim, yaşayanlardan birinden :) Şimdi sonundan başlamış oldum ama, BOWEN Denizinde yüzmeyi yazdım bir kenara. Ve bana tıpkı Küba'nın doğusunda yaşadığım bir sabahı hatırlattı. Senin fotoğrafın aynısı gibi bir kıyı ve su, biraz açıkta kayalık resifler (onlar varsa köpek balığı geçemez diye düşünüyorum :) )Ama suyun içini tararken gözlerim, ayağımın hemen yanından hareket eden mavi bir yaratık. Sonra boş verip hepsine, bıraktım kendimi suya, zaten sığdı...ve güneş daha yeni doğuyordu...

    YanıtlaSil