Facebook link

https://www.facebook.com/gezginyogini

20 Ekim 2013 Pazar

Ve Roma, mamma mia !!!

Roma’dayım.Havaalanından en ucuz yöntem olan Terravision otobüslerini kullanarak terminale ulaştım. Sudan çıkmış balık gibiyim. Ne yapsam, kime ne sorsam bilemiyorum. Bir yerlerde turist danışma bürosu bulurum umuduyla bir sağa bir sola gidiyor, oraya buraya bakıyorum. Yerleri süpüren gence sordum , arkama bakmamı söylemek yerine beni saçma sapan bir yere yönlendirdi, sonra tekrar başladığım noktaya geri döndüğümde danışmayı farkettim.  Telaşlı hareketler içerisindeyken çantamın içerisindeki herşey yere döküldü,  yere oturup eşyalarımı toparladım ve sonunda danışmaya gidip hostelim için yol tarifi almayı başardım. Tam o sırada yanımda Türkçe konuşan ikiliyi gördüm, onlarla biraz sohbet ettikten sonra, sırtımda 10 kiloluk, elimde 3 kiloluk çanta ile hostelin yolunu tuttum.

Girdiğim sokakta her yan Çin dükkanları ile doluydu,  kaldırım üzerinde sergisini açmış Hindistan, Pakistan, Bangladeş, Sri Lanka ülkelerinin vatandaşları olduğunu tahmin ettiğim esmer Asyalılar yolu kaplıyordu. Oraya buraya sorarak hosteli buldum ama kapısında hiçbir tabela yoktu. Kapının hemen önünde tekstil ürünleri satan esmer Asyalılar yardımcı oldular, zili çaldım, zaten içeriden de yolda yürürken Sri Lankalı olduğunu öğrendiğim bir esmer Asyalı çıktı. Zilini çaldığım hostelde yer olmadığını söyleyip arka sokaktakine gideceğimizi söyledi. Ufak bir tedirginlik yaşamadım desem yalan olur.

Hostele vardım sonunda, odama yerleştim. Odadaki Romanyalı kız dışarıdaki esmer Asyalılardan biraz ürkmüştü. Hava kararmadan dışarıdan bir şeyler alıp hemen otele dönme derdindeydi, ben ise akşam Roma sokaklarında gezme planı yapıyordum. Onun korkusuna aldanmadım, hazırlanıp çıktım dışarı. Gece manzarasının güzel olduğunu önerdikleri Fontana De Trevi, bizdeki adıyla Aşk Çeşmesi’ne gitmek için yola koyuldum.

Roma’da birçok yere metroyla ulaşabilirsiniz. Kaldığım yer Vittorio Emanuele metro istasyonuna yakındı, metro ile Barberini’ye geçip oradan da haritaya baka baka ve sora sora Fontana de Trevi’yi buldum. 


Bir tiyatro sahnesini andıran kocaman bir çeşme; sahnenin ortasında deniz kabuğu şeklinde bir at arabasına binmiş Poseidon “buralar benim” duruşuyla sizi selamlıyor. Arabayı çeken kanatlı atlardan biri şaha kalkmış bir şekilde denizin hırçınlığı simgelerken diğeri sakin duruşuyla denizin dinginliğini simgelemekte.

Fontana de Trevi’ye para atıp dilek dileyen tekrar Roma’ya gelmeyi garantilermiş, ben de tabi ki bu geleneği bozmadan havuzun kenarına oturup paramı atarak dileğimi diledim. Dilek merasimimin ardından bu tıklım tıklım insan kalabalığından biraz uzaklaşıp karnımı doyuracak yer aramaya koyuldum.

Hemen yakınlardaki “Cuba Cafe” isimli ucuz görünümlü cafede penne makarnamı yiyerek İtalya’da en sevdiklerim arasına giren ünlü İtalyan birası Nastro Azzurro’yu yudumladım. Roma’da birçok yerde olduğu gibi buranın garsonları da esmer Asyalılardan, hepsi de Türkiye’den geldiğini söylediğinde hemen tek bildikleri kelime olan “merhaba” deyiveriyor. Önceleri şaşırıyordum Türkçe bildiklerini zannedip, sonra bizim “hello” demeyi bilmemiz gibi bir şey olduğunu anladım tabi ki. Garson Ali Pakistan’lı, güleryüzlü bir adam. Onun da önerisiyle buradan yürüye yürüye Piazza Navona’ya gitmeye karar verdim.

Yol boyunca yerlere serili tezgahları görebilirsiniz. Çanta, cüzdan satanların yanında garip, saçma oyuncaklar satanlar da cabası. Roma’nın bir çok yerinde bu görüntülere rastlıyorsunuz.


Piazza Navona ‘ya giderken yanından geçip fotoğrafını çektiğim yapının Pantheon olduğunu sonradan haritaya bakınca farkettim. Pantheon Yunanca “tüm tanrıların tapınağı” anlamına geliyormuş. Antik Roma’nın tanrıları için inşa edilmiş bir yapı, çok iyi korunmuş olan bu yapı hala dimdik ayakta.



Piazza Navona’nın tam ortasında “Fontana dei Quattro Fiumi” adıyla bilinen dört nehir çeşmesiyle karşılaşıyorsunuz, ismini Afrika’daki Nil, Asya’daki Ganj, Avrupa’daki Danube ve Amerika’daki Plata nehirlerinin tanrılarından aldığı söyleniyor.



Piazza Navona kocaman ve hareketli bir meydan, meydanın etrafını restaurantlar sarmış, meydanın ortasında ise hünerlerini sergileyen sokak sanatçılarını ( ressamlar, müzisyenler , tiyatrocular.. ) görüyorsunuz.  İstiklal’de de sıklıkla gördüğünüz palyaço, gladyatör gibi kılıklara girip turistlerle fotoğraf çekilerek para kazanmaya çalışan insanlar da etrafta dolaşıyor. Meydanın etrafındaki restaurantlardan birine oturup Nastro Azzuro’mu içerek bu güzel ve hareketli meydanı seyre dalıyorum.



Roma’da ilk günüm problemsiz bir şekilde geçti. Sorun yola çıkabilmekmiş dedim kendime, o ilk adımı attıktan sonra her şey tıkırında ilerliyormuş dedim. Ama şunu da unutmamalıyım ki bahtsız bedevi peşinde kutup ayısıyla gezermiş, bugünün sorunsuz bitmiş olması gelecek günler hakkında beni kandırmamalıymış.

07.09.2013 - Roma

PS: Woddy Allen'in 2012 yapımı "To Rome with Love" filminden görüntülerle ufak bir Roma turu yapmanızda size yardımcı olabilirim :) iyi seyirler  :)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder